29 Mayıs 2012 Salı

Turkcell - Harranlı Emine Vs. Harwardlı Emily RekLamı 2012



1:)BU reklam kim tarafından oluşturulmuş?
1.)Reklam ajansı bölümünde çalışan reklam çekim elemanları tarafından oluşturulmuş.
2:)Bu reklamda dikkatimi çekmek için neler kullanılmış?
2:)Bu reklamda ilgimi çekmek için yabancı ülkedeki yaşam zenginliğiyle , yaşadığım ülke arasındaki fark ortaya konulmuştur. Aradaki farkın doğumdan başlayıp okul yaşamı ve diğer zamanlarda devam ettiği gösterilmiş.Emine ve Emily ismi arasında benzerlik kurulmuş ilgi çekicilik katılmıs.Harran ve Harward arasındaki benzerlikte bir diğer unsurdur.Aradaki uçurum örneklerle verilmeye çalışılmış.Reklam zıtlıklar ve farklılıklar üzerine kurulup ilgi çekilmeye çalışılmış.
3:)Başkaları bu mesajı daha farklı nasıl algılamış olabilir?
3:)Başkaları bu mesajda sosyal yönden batının üstünlüğünün kabul edildiği,yaşam koşullarında bizi geçen bir ülkenin teknolojinin ürünü olan internette bizim gerimizde olduğunu anlayabilir.Sadece diğer ülkenin internette geçildiği mesajı alınmış olabilir.
4:)Bu mesajda hangi yaşam biçimleri ön plana çıkarılmış, hangileri göz ardı edilmiştir?
4:)Bu mesajda Doğu da bir köy hayatı yaşayan zorluklar içinde okuyan kızın yaşamıyla ,gelişmiş ülkede oldukça iyi yaşam süren güzel bir üniversitede öğrenim gören kızın hayatı üzerindeki zıtlıklar ön plana çıkarılmıştır.Burada ülkemizin geri kalmışlığı gösterilmiştir. Oysa bu her kesimde doğru değildir.Şu an gelişen ülkemizde burada görülen yaşam biçimleri değişmiştir.Burada sadece 2 öğrenci üzerinde durulmuş mesaj öğrenci üzerinden verilmeye çalışılmıs toplıumun diğer internet kullanan kesimi ihmal edilmiştir.
5:)Bu mesaj neden gönderilmiştir?
5:)Bu mesaj Turkcell in internet hızında birinci olduğunu göstermek, Markasının tanıtımını yapmak ve alım gücünü yükseltmek için gönderilmiştir.'Sadece ülkede değil dünyada 1 numarayız' mesajı verilmiştir.Hedef kitlesini genişletmek amacı vardır.

22 Mayıs 2012 Salı

Akdoğan Özkan
1961 doğumlu. 1982 yılında İTÜ Metalurji Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. 1985- 1989 arasında İngiltere, Sheffield Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora çalışmaları yaptı. 1991- 2003 yılları arasında yayıncılık ve bilişim teknolojileri sektöründe çalıştı. 2005 yılında yayımlanan “Bilişim Tarihimiz” (Arkadaş Yayınları,2006,Ankara) isimli kitabı aynı yıl Türkiye Bilişim Derneği’nin (TBD) araştırma ödülünü kazandı. Bir diğer eseri Türkiye’de ölmeden önce yapılması gereken 101 şey geçen yıl satış rekorları kılmıştı.

1.      Şehrin En Eski “Apartmanını” Gör
2.      Dünyanın Başlangıç Noktasına Git
3.      Palamuta İade-iİtibar Et
4.      İstanbul’un 7 Harikasını Gör
5.      Marmara’da Yelken Aç
6.      Şehrin 13 Kapısından Geç
7.      Günbatımını Salacak’ta İzle
8.      En Yaşlı İstanbullularla Kucaklaş
9.      Onunla Bir Dağ Evinde “Yıldız Pikniği” Yap
10.  Yırtıcıların Gelişini Gözle
11.  Avrupa’nın En Zarif Camisini Gör
12.  “Körfezdeki Dalgın Suya Bir Bak”
13.  Bir Osmanlı Sultanının Yatak Odasına Gir
14.  Yan Yana 3 Odada 3 Asra Tanıklık Et
15.  Şehrin Altın Kapısını Tıklat
16.  İsa’nın Abisini Edirnekapı’da Gör
17.  Yedi Tepeli şehrin Yedi Zirvesine Çık
18.  Osmanlı Mistisizmini Pera’da yakala
19.  Kendini Deniz Mahsulleriyle şımart
20.  1500 Yıllık Bir Sanat Galerisinde Dolaş
21.  “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”nı Yaşa
22.  Fatih’in Sofrası’ndaki Tatlıdan Ye
23.  Ayrancı Sokağı’nda Zaman Tüneline Gir
24.  Canlı Ağaç Müzesinde Bir Gün Geçir
25.  Sandalla Lüfer Peşine Geç
26.  Dut Silkele
27.  Kadıköy Acıçiğdemini Ömerli’de Karşıla
28.  Bir Bahar Akşamında Bülbülü Dinle
29.  En Kutsal Meryem Ana Kilisesini Gör
30.  Bir İmparatoriçenin Zifaf Odasına Gir
31.  Dünyanın En Eski Üniversitesini Gez
32.  Erguvan Şenliğinde Hazır Bulun
33.  En Gedikli Meyhneye Git
34.  Kirazlı Bent Patikalarını Turla
35.   Dünyanın 6 Minareli Tek Camisini Gör
36.  Formula 1 Rüzgârını Yaşa
37.  Papa’nın Sığındığı Camiyi Gör
38.  Bir Kıtadan Diğerine Koş
39.  Eyüp Sultan’dan Piyer Loti’ye Tırman
40.  Aziyade’nin Mezarını Bul
41.  Troçki’nin Sürgündeki Evini Gör
42.  Hilalin Üzerindeki Haçın Sırrını Çöz
43.  Avrupa’nın En Büyük Ahşap Binasını Gör
44.  Çocukluğunun Ellerinden Tut Göztepe’de
45.  En kanlı kuyunun 7 Kulesine Çık
46.  Marmaracık’ta Bir Bahar Kamp Kur
47.  Boğaz’da Mehtap Âlemine Katıl
48.  Türkiye’nin En Eski Yalısını Gör
49.  Yarım Asırdır El Değmemiş Bir Sokakta Yürü
50.  Ara’da “Görülecek Olağanüstü Bir Şey” Ara
51.  Açıkhava’da Hayattan Üç Saat çal
52.  Ezan Sesinin Ttlı rekabetine Tanık Ol
53.  Bir Hafta Sonunu Koca Sinan’a Ayır
54.  Osmanlı’nın En Güzel Sltanat Kayığını Gör
55.  Neşet Suyu’nda Form Tut
56.  Onu Bir Saltanat Kayığı’nda Saraya Götür
57.  Bir Vartavar’da Sevdiklerini Islat
58.  İstanbul’un Zirvesinden Güneşi Batır
59.  Nâzım’ın Dedesinin Köyünde Kiraz Ye
60.  Osmanlı’nın Tınısına Bu Evde Kulak Ver
61.  Şarap İskelesi’nde Rakıya Otur
62.  Ağva’da İnzivaya Çekil
63.  Zindanların En Karasına İn
64.  Hıdrellez’de ‘Aya Yorgi’ye Tırman
65.  İskele Meyhanelerinde Rakı-Balık Yap
66.  Son Padişahın Son Buluşma Odasını Gez
67.  Bak Bakalım Uçabilir Misin?
68.  Balyan Ailesinin Yapıtlarıyla Tanış
69.  En Eski Sinagog’da Nuh’un Gemisini Gör
70.  İznik Çinilerinin Zaman Tüneline Gir
71.  Boğaz’da “Dilenci Sefası”na Çık
72.  En Güzel İstanbul Kitaplarını Oku
73.  Dünyanın En Eski Aşk Şiirini Gör
74.  Osmanlı’nın Aydınlanma Sarayını Gez
75.  Caz Vapurunda Yerini Al
76.  “Bir Tatlı Huzurunu” Bienalde Kaçır
77.  İsa’nın Şifresini Ayasofya’da Çöz
78.  Löngöz Ormanlarında Bir Hafta Sonu Geçir
79.  Haliç’e Edirnekapı’dan İn
80.  Mevlevilerin Sema Ayinine Katıl
81.  Bir Hafta Sonu Şehirde Turist Ol
82.  En Güzel İstanbul Şarkılarını Dinle
83.  En Güzel Osmanlı Saatine Göre Buluş
84.  Kayıp Demiryolunun İzini Sür,
85.  Aya İrini’de Barışa Aç Yüreğini
86.  Bir Medresede Nargile Tüttür
87.  Bizans Derbilerinin Şampiyonuyla Tanış
88.  Şehri Onunla Bir Helikopterde Turla
89.  Dünyanın En Güzel Hamamında Sefa Sür
90.  Ezeli Rekabetteki Dostluğu Gör
91.  Oldies But Goldies Prtisi’nde Kurtlarını Dök
92.  Fatih’in Çizimlerinin Esrarını Çöz
93.  Şehrin İki Tepesini Havadan Aş
94.  En Heyecanlı İki Buçuk Dakikayı Kaçırma
95.  Vefa Bozacısı’nda Mola Ver
96.  Ahiretin En Güzel Durak Taşını Gör
97.  Bir Şehir Hatları Vapuruna Bin
98.  Barışa Rock’ta “Başka Bir Dünya”ya Kulak Ver
99.  Güvercinleri Hatırla
100.Ölmeden Önce Öl
101.Kendi Listeni Hazırla
102.Yapamadıysan ekmek parasının peşinden devam.(Benim maddem)

                                   BOĞAZ KÖPRÜSÜ








                                      


II. Abdülhamid'in arşivinden İstanbul






































Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden günümüze ulaşan gerçeküstü hikâyeler...

Fi tarihinde hüküm sürmüş, adı gerçekle söylenceler arasında kaybolmuş imparatorlar devrinde, yedi iklimden gelmiş yetkin mimarlar, mahir mühendisler, kâhinler, yıldızbilimciler İstanbul’a toplanmıştı.
Şehir o zaman o kadar şen, şatır ve bakımlıydı ki, nice âlim, bilgi ve becerisini göstermek için sanki aralarında yarışa girmişti.
Biraraya geldiler ve İstanbul halkını yer ve gök âfetlerinden, barbarlardan, salgın hastalıklardan, yangınlardan korumak için şehrin 7 tepesine 24 tılsım kurdular.
Gelgelelim Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığı meşru kabul etmiş olan ilk İmparatoru Constantinus (324–337), Bizans devri saltanatını başlatırken, rivayet tarihinin pagan tiranlarından kalma nice alameti yerle bir etti. Ama bunlar o kadar güzeldi ki, kimilerine de kıyamadı, yerinde bıraktı ve hatta bunlardan birinin tepesine kendisinin at üzerinde heykelini diktirdi. İşte bu sayede kimi tılsımlar günümüze kadar ayakta kalabildi.
Fatih Sultan Mehmed, Konstantinupolis’i İstanbul yapıncaya kadar şehre gelmiş ve döndüklerinde izlenimlerini yazmış bazı seyyahlar vardı.
Bunların çoğunda şehrin anıtları ve onlara dair söylencelere yer verildi. 1453’ten sonra ise, İstanbul âdeta seyyah akınına uğradı.
Bu seyyahların yazdıklarıyla erken dönem anlatıları karşılaştırılınca şehrin koruyucu tılsımlarının bir bir eksildiğini ve anlamlarının da devirden devire değiştiğini görürsünüz.
İstanbul’u karış karış dolaşmış, sonra da görüp işittiklerini yazmış seyyahlardan biri de “ilk yerli turistimiz” Evliya Çelebi’ydi. Ve Evliya Çelebi de hemen her seyyah gibi bu anıtların izini sürdü.
Seyahatname”sini kaleme aldığı 1650’li yıllar itibarıyla ve dönemin ruhuna uygun olarak ve bire bin katarak izlenimlerini anlatırken, bazen yanlış bilgiler verdiği de oldu.
Çelebi, bir Osmanlı olarak, haliyle fethettikleri medeniyeti küçümsüyordu. Bu nedenle hayran kaldığı bazı anıtları sanki  “Bizans öncesi devirlerden kalma” gibi göstermişti ya da gerçekten öyle biliyordu...
İstanbul’u koruduğuna inanılan tılsımlı anıtlardan biri, bugün dahi Avratpazarı denen yerde, bin parça beyaz mermerden dört köşe bir kaide üzerinde, minareden bile yüksek, içi merdivenli bir sütundu.
40 metre yükseklikteki anıtın üzerinde Çelebi’ye göre, “Madyanoğlu Yanko’nun İran, Horasan, Hindistan seferlerini anlatan”, baştan aşağı sarmal tunçtan tasvirler vardı. En tepesinde yekpare mermerden bir loca ve bunun içinde ise peri yüzlü bir zamane güzelinin heykeli dururdu. Peri yüzlü bu tatlı cadı daima şehrin ufuklarını gözetirdi. Sınır boylarında ne zaman düşman görse korkusundan öyle tiz bir çığlık atardı ki, o an yeryüzünde ne kadar kuş varsa tünediği yerden kalkar, İstanbul’a doğru kanat çırpardı. Kuşlar heykelin üzerinde dönerken nice kere yüz binlercesi telef olup yere düşer, İstanbul halkı da alıp bunları yerdi.
Evliya Çelebi’ye göre, İmparator Konstantin döneminde peri yüzlü güzelin heykeli locadan kaldırıldı. Yerine çanlar takıldı. Ruhbanlar buna çıkıp etrafta düşman gözetir, icabında çan vururlardı...
Asırlarca bu böyle kaldı. Sonra İmparator Arcadius, bunun çevresine çekidüzen verip, tepesine de kendi heykelini diktirdi. O yüzden buna Arcadius sütunu dediler. Sonra tılsım, gücünü tamamen yitirdi. Gel zaman git zaman, nice depremlerde Arcadius’un heykeli de düşüp kırıldı...
                            Sultan Şehir
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem,
Bilir misin dostum İstanbul olur benim, benim şehzadem,
Ya İstanbul beni alır, ya da ben bu İstanbulu alırım diyen,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Söylesene, İstanbul değil miydi, böyle asırlarca özlenen,
Söylesene, İstanbul değil miydi böyle asırlarca beklenen,
İstanbul Galata Kulesi’dir, Hezarfen Ahmet Çelebi diyen,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul laleler kokar, İstanbul laledir bilir misin sen sen,
İstanbul Topkapı Sarayı’dır, kutsal emânetlere âmâdem,
Ben, ben İstanbul’u bilirim derim, başka bir yeri bilmem,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul’um sadece yedi tepe midir, İstanbul kâlplerdedir,
İstanbul bir rüyaların şehridir, İstanbul’um asırlarca özlenir,
İstanbulun fethinde, aşklar ne kadar, ne kadar da yücedir,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul alınır, karanlık çağlar kapanır, yeni bir çağ açılır,
Asırlardır masum duran İstanbul, peygamberine kavuşur,
Bütün dünya İstanbul der, buradan, aleme ziyalar saçılır,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Bütün dünya, İstanbul İstanbul der, İstanbul bir Lalezâr,
Bir başka İstanbul yok yok, İstanbul ebediyyen Gülizâr,
İstanbul, asırlardır bir ticaret merkezi, sanki ortak pazar,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbulum Fatih demek, gemilerim karadan yürüyecek,
İstanbul alemin dürri incisidir, İstanbul hep yâd edilecek,
İstanbul Boğaziçidir, Avrupa Haliçi Altın Boynuz bilecek,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Fahri Kainat, İstanbul mutlaka fetholunacaktır, diyordu,
O ne güzel bir ordudur, ne güzel kumandandır, diyordu,
İstanbul’un manevi kumandanı, Eyyûb Sultan biliyordu,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

İstanbul önce Konstantiniyye, sonrası İslambol, İstanbul,
Beldet-üt-Tayyibe’dir, Derseâdet, Asitane, Aziz İstanbul,
Baktığın esrarengiz Kız Kulesi’ni, Üsküdar önlerinde bul,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Fatih Topkapı’dan İstanbul’a girdi, Ayasofya’ya yürüdü,
Hocası Akşemsettin ise Ebû Eyyûb El Ensari’yi görürdü,
Bilir misin, Fatih bir dahi idi, döktürdüğü topları, Şahi idi,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.

Bir de bakacaksın ki, Ayasofya’da bir sabah vakti, mutlu,
Mahsun Ayasofya, senden ne kadar, ne kadar da umutlu,
Ayasofya, Sultan Ahmet Cami kardeş gibi, ikisi de kutlu,
İstanbul gözlerimde nem İstanbul o peygambere kadem.

Çamlıca Tepesinden seyredecek, İstanbul’u göreceksin,
Vallahi, ben İstanbul için ölürüm be, ölürüm! Diyeceksin,
Fethi Mübin aklına gelecek, isteseler cânını vereceksin,
İstanbul gözlerimde nem İstanbul o peygambere kadem.

Denizler mürekkep olsa, ağaçların elimde, hepsi kalem,
Seni nasıl överim gücüm yetmez Sultan Şehir Asitanem,
İstanbul’da olsam bile İstanbul’u özlüyorum, O bir tanem,
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem...
 
                                                    Yusuf Önder Bahçeci


















...CAMİİLERİMİZ...